“Yapay Zeka ve İnsan” konusu son birkaç yıldır hepimizin gündeminde. İnsanın ortaya çıkardığı bir şeyden bu kadar korkması ve onunla yarış haline girmesi. Yapay zekanın yükselişi eminim birçok alanda insanların ilerlemesi ve yeni iş alanları keşfetmesi gibi yenilikleri gerçekleştirecek. Bir yandan da insani özelliklerimizin nasıl etkileneceği, özgür irade kullanımımızı nasıl şekillendireceği ve üretkenliğimizi nasıl etkileyeceğini merak ediyorum. Her keşfin mutlaka iyi ve kötü yanı var. Bu zamana kadar medeniyetlerin icatlarına baktığımızda her iki ucu da gördük. Teknoloji, kültürü, insanın duygusal dünyasını, işlerimizi yapma şeklimizi öyle derinden etkiliyor ki insanın aklındaki en ufak bir soru işareti tedirgin olmasına yetiyor.

Bu endişelerimizi düşündüğümüzde sayısız bilim kurgu filmi senaryosu oluşturup kendimizi korkutabiliriz. Max Tegmark’ın (President of the Future of Life Institute ) sevdiğim bir sözü var. “Medeniyet hakkında sevdiğimiz her şey bir zekanın ürünüdür, bu nedenle insan zekamızı yapay zeka ile güçlendirmek, teknolojiyi faydalı tutmayı başardığımız sürece medeniyetin daha önce hiç olmadığı kadar gelişmesine yardımcı olma potansiyeline sahiptir.”

Yapay Zekanın güvenliğine dair, kötüye kullanımına dair, çalıştığı alanlara dair ortaya atılan birçok mit var. Bu mitlerin hala kesinlik kazanıp kazanmadığı tartışılıyor. 1950’lerden bu yana yapay zeka var ve artan bilgi işlem gücü ve veri sayesinde bilgiye dayalı karar ve tahminlemeler yaparken işleri insanlardan daha hızlı, daha verimli ve daha kesin bir şekilde yapma yeteneği, insanlık anlayışımıza meydan okuyabilir. Buna karşın yapay zeka, insanın empati gücü, bir takıma liderlik etmesi veya yeni bir fikirin oluşması için ilham alabileceği ses veya görüntü gibi yeteneklerde sınırlıdır.

Bundan 4-5 yıl önce yapay zeka dar bir görevi yerine getirmek üzere tasarlanmıştı. Yani yüz tanıma, sadece internet aramaları, stranç oynama ve denklem çözmek gibi. Birçok teknoloji insanının uzun vadeli planı daha genel yapay zeka oluşturmak. Yani sadece satranç oynamak, denklem çözmek gibi zaten yapay zekanın iyi yapabildiği şeyler dışında bilişsel görevlerde de iyi olabileceklerini ön görüyorlar. Yapay zeka ile yapabileceklerimizin bence sınırı yok. Bundan yaklaşık 200 yıl önce Ada Lovelace basit bir hesap makinesi olan “Analitik Makine”yi Babbage ile birlikte yaparken bilgisayarı ve onun yapabileceklerini hayal etmişti. 100 yıl sonra Alan Turing bu hayali gerçekleştirmişti. 1950’lerde başlayan yapay zeka yolculuğunun da günümüzdeki kullanımında sınırlı kalacağını düşünmüyorum. Peki işin insan boyutunu düşündüğümüzde yapay zekadaki bu gelişmelerin insanda nasıl bir mücadeleye yol açacağına dair sorularım da yok değil 😊

Pew Research’ün yaptığı bir araştırmada katılımcılara “2030’a gelindiğinde, yapay zeka ve ilgili teknoloji sistemlerini ilerletmenin insan kapasitelerini artırıp onları güçlendireceğini düşünüyor musunuz? Yani çoğu zaman çoğu insan bugün olduğundan daha iyi durumda olacak mı?” sorularını sormuşlar. Ankete katılanların, korktukları dezavantajlara rağmen, %63’ü çoğu bireyin 2030’da daha iyi durumda olacağından umutlu olduklarını ve %37’si insanların daha iyi durumda olmayacağını söylemiş. Bu araştırmaya katılan bazı düşünce liderleri, insanların teknolojik sistemlere artan güveninin ancak bu araçların, platformların ve ağların nasıl tasarlandığına, dağıtıldığına ve güncellendiğine çok dikkat edilirse iyi gideceğini söylemiş.

Yapay zekanın insanları daha iyi duruma getirip getirmeyeceği ile ilgili teknoloji insanlarının, akademisyenlerin ve psikologların endişeleri aşağıdaki gibi;

  • Dijital yaşamın temel yönlerine ilişkin karar verme, otomatik olarak kodla çalışan “kara kutu” araçlarına bırakıldığı için insanlar girdiden yoksundur ve araçların nasıl çalıştığına dair bağlamı öğrenemezler. Özgürlük, mahremiyet ve seçim üzerindeki gücü feda ederler; bu süreçler üzerinde kontrolleri yoktur. Otomatik sistemler daha yaygın ve karmaşık hale geldikçe bu etki derinleşecektir.
  • Kod tabanlı makine zekasının verimliliği ve diğer ekonomik avantajları, insan işinin tüm yönlerini sekteye uğratmaya devam edeceği düşünülüyor. Bazıları yeni işlerin ortaya çıkmasını beklerken, diğerleri kitlesel iş kayıpları, genişleyen ekonomik bölünmeler ve popülist ayaklanmalar dahil sosyal ayaklanmalardan endişe ediliyor.
  • Bazıları, geleneksel sosyopolitik yapıların daha fazla erozyona uğrayacağını ve özerk askeri uygulamaların hızlanan büyümesi ve insan gruplarını tehlikeli bir şekilde istikrarsızlaştırmak için silah haline getirilmiş bilgi, yalan ve propagandanın kullanılması nedeniyle büyük can kaybı olasılığını öngörüyor. Bazıları siber suçluların ekonomik sistemlere girmesinden de korkuyor.
  • İnsanların makine güdümlü ağlara olan bağımlılığının derinleşmesi, kendileri için düşünme, otomatikleştirilmiş sistemlerden bağımsız hareket etme ve başkalarıyla etkili bir şekilde etkileşim kurma yeteneklerini aşındıracak.

Peki çözüm ne olmalı? Bence her alanda, her işte olduğu gibi işbirliği çok önemli. Yani dünyanın dört bir tarafındaki teknoloji insanlarının, bilişim hukuku ile ilgilenenlerin, devletlerin ortak bir anlayış ve anlaşmaya varmaları gerekiyor. Özellikle teknolojinin sosyal ve etik sorumlulukları karşılaması için insanların kesin bir şekilde düzenleme ve belli kurallar oluşturma noktasına gelmesi gerekiyor. Tüm bunlar için ekonomik ve politik sistemimizde düzenlemeler yapmamız şart. Teknoloji hayalini gerçeğe dönüştüren insanın hem kendini hem de sosyal dünyasını yıkıma uğratmadan önlem almak bence mümkün.

Zeynep Demir

People & Culture Manager

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir