Bir Gestalt Koçu olarak, her şey gelip geçici derken, kalıcı şeylerden bahsetmeyi zaman zaman unuttuğumuzu fark ediyorum; o da değişimin ta kendisi..

Heraklitos’un da dediği gibi, değişimden daha kalıcı olan başka hiçbir şey yok şu dünyada

Her şey gelip geçiyor ama değişim, kendi anlamının zıtlığında varlığını sürdürüyor; değişim hiçbir zaman geçmiyor, bitmiyor, yok olmuyor hep var ama olduğu haliyle de durmuyor. 

Değişim hep var olan ama hayatımıza sürekli farklı perspektiften bakmaya bizi teşvik eden dinamik ve yaşantısal bir deneyim.

Deneyimledikçe var oluyor, var oldukça deneyimliyoruz. Dönüşüyoruz, hem kendi içimizde, hem de var olduğumuz sistemin içinde , o sistemle birlikte.

Bu ister kurumsal bir gerçeklikte sistemler arası etkileşim için olsun, ister bireysel yaşantılarımızda diğer insanların oluşturduğu çevre ile olan iletişim için olsun, sürekli dönüşmekte olana adaptasyon ve esnek bir dayanıklılık bizi değişimin lideri haline getiriyor.

Yine de belki Heraklitos bile değişimden  bahsederken, bu kadarını hayal etmemiştir.

Değişim hayalle beslenir, hayalden doğar, hayalle büyür, yaratıcılıkla katlanarak çoğalır..

İnsanı ise hayallerinden doğan değişime olan inancı var eder, büyütür

Aslolan tabi yine içimizden gelen değişim, dışarıdan bize dayatılmayan, doğanın kendi temposunda kendi kendini yenilemesi gibi.

Nasıl ki biz insanoğlunun birçok müdahalesi yeryüzünün esas kendinden olan değişimini ve dönüşümünü baltalıyorsa, dışarıdan bireye dayatılan her şey de bireyin sistemin değişimsel döngüsünden ve en çok da  kendisinden uzaklaştırıyor.

Değişim ne kadar içten gelirse, o kadar sistemin doğal dengesine dahil ediyor bireyi ve öyle olunca aynı birey bir o kadar kendisinde ve parçası olduğu sistemde fark yaratacak dokunuşlar yapabiliyor.

Biz içten dönüştükçe, dünyamıza, çevremize atfettiğimiz anlam ise zaten kendiliğinden değişiyor. Birey de gerçekten anlam atfettiği sistemlerin içinde var olmak ve gelişip kendini gerçekleştirmek istiyor.

Bireyin odağına aldığı her ne ise, o bireyin içinde bulunduğu sistemin de odak noktası haline geldiğinde, birey içinde bulunduğu sistem ile büyüyüp dönüşüyor, katkı ve kazanım karşılıklı oluyor.

Tüm bunları IK işe alım ve performans değerlendirme süreçleri açısından ele alarak, işe alım süreçlerinde koçluk becerilerinin dahil olduğu bir değerlendirme ve geri bildirim sürecinin şirketleri doğru çalışanlarla bir araya getirme ve iki yönlü kazanım ve büyüme sağlama açısından kritik önemi artık azımsanamaz bir gerçek.

Örgütsel Performansa baktığımızda, bu kavram genel hatlarıyla, etkinlik, verimlilik ve iş memnuniyeti öğelerini içerir.  Bunlardan da özellikle verimlilik ve iş memnuniyeti ve bunun ana bir alt kırılımı olarak ele alabileceğimiz işe bağlılık (çalışan bağlılığı) artık son yıllarda İnsan Kaynakları’nın, temel amacı ve işlevleri arasında yerini alıyor. 

Tarihin başlangıcından beri kalıcı olan kaçınılmaz değişim, teknolojik, endüstriyel ve ekonomik değişimlerle birlikte , İnsan Kaynakları’nı da, geleneksel personel yönetimi misyonundan çıkarıp,   şirketlerin büyüme ve karlılık hedeflerine ulaşmasında önemli katkı sağlayan bir yapı haline getirdi. 

Çalışan bireyden oluşan kurum sistemi ile yine o kurum sistemini oluşturan bireyin, kurumun hedeflerine ulaşabilmesi için, verimlilik, performans, bağlılık,  etkin yaratım ve üretim için işbirliği içinde hareket etmesi kritik öneme sahiptir çünkü ancak bu işbirliği sayesinde çalışan birey de kendi hedefleri ile şirket hedefleri arasında ortak bir kazanım ve büyüme deneyimlediği sürece şirket çalışan ile çalışan da şirket ile büyümeye devam edebilir.

Tüm bu işbirliğinin kilit noktasında bulunan İnsan Kaynakları ise, işe alım, performans, yetenek ve kariyer yönetimi süreçlerinde her geçen gün daha da etkin bir rol oynuyor.

Özellikle, bir yeteneğin şirkete kazandırılmasında başlangıç noktası olan işe alım, sirketin ekosisteminin gelişimine bireysel gelişimi ile bütüncül bir yapıda katkı sağlayacak “ideal” adayın kazandırılması, iş memnuniyeti ile çalışan bağlılığının sağlanması ve şirketin hedeflerine paralel yüksek performans göstermesi konularında titiz bir analiz, gözlem, değerlendirme ve geri bildirim gerektiren etki ve fark yaratan bir süreçtir.

Bu sürecin objektif bir şekilde, genel-geçer yaklaşımlara mesafeli yürütülmesi, bireyin teknik ve analitik becerilerinin yanı sıra, “soft skills” tabir ettiğimiz insani becerilerinin (human skills) öznel ve biricik kimyasının şirket kimyası ile ne kadar uyumlanabileceğinin tespitini desteklemesi ise şirketlerin hedeflerini dorğu adaylarla gerçekleştirmesinin ve başarmasının kilit noktasını oluşturuyor.  

İşe alım süreçlerinde , tam da bu tespitlerin en verimli ve isabetli bir şekilde yapılabilmesi sürecini,koçluk görüşmeleri ile desteklemenin fark yaratabileceği bir döneme gelmiş bulunuyoruz.

Dünyada kendini ispatlamış ve rekabette fark yaratmış büyük şirketlerinin bir çoğunun gerek bireysel gerek takım düzeyinde koçluk hizmeti alarak, en değerli kaynağı olan insana yaptığı yatırım üzerinden kendi yatırım dönüşümünü yarattığı bir dönemdeyiz. 

Ülkemizde ise, koçluk nispeten hala yeni bir bir mesleki hizmet alanı olmakla birlikte, kendi alanında sektörde fark yaratan hatırı sayılır sayıda şirketin orta ve üst düzeyde koçluk hizmeti alarak, çalışanlarının bireysel potansiyellerini maksimum düzeye taşıması aracılığıyla kurumun potansiyelini maksimum düzeyde gerçekleştirmesine yarattığı katkıyı konuşabilecek ve sağlanan performans artışını ölçebilecek bir düzeye geldiğimizi görmenin mutluluğunu yaşıyorum.

İşe alım süreçlerinde , bir koç olarak derin dinleme yöntemi ile açık uçlu ve güçlü sorular sorarak, şimdi ve burada geleceğe dair bir vizyon ve misyon yaratarak, ideal adayın kim olduğu, ne istediği ve bunu nerede hangi profesyonel sistemde nasıl gerçekleştirmek istediğinin yüksek farkındalığı ve keşfi ile yine ideal çalışanın kendisi için de ideal olan şirket ile beraber büyümesine ve birlikte kazanıp kazandırmasına katkı sağlıyoruz.

Koçluk ile desteklediğimiz işe alım süreci, ideal adayları doğru şirketlerle buluşturmanın ilk adımı.

İkinci adımda, adayın şirkete kazandırılmasını takiben adaptasyon sürecinde çalışanın yine bire bir alabileceği koçluk hizmetleri, çalışanın şirket ve şirketin iç sistemleri ile yaratıcı bir uyumlanma sürecini destekliyor.

Ardından bir üçüncü  adım olarak da uzun soluklu iki taraflı bir kazanım için, çalışanın performansına ve gerek bireysel, gerek profesyonel gelişimine katkı sağlayacak koçluk hizmetleri ile, HERKES için kaçınılmaz olan değişimin hem birey hem kurum düzeyinde hep daha iyi bir üst versiyona evrilme olarak gerçekleşmesine önemli bir katkı sağlayarak fark yaratıyoruz.

Nihayetinde değişim ve dönüşüm arzusu kalpten gelir; şirketlerin umduğu büyüme ve gelişimi getirecek olan da kalplerinde taşıdığı insan kaynağıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir